Spor Toto Süper Lig'de 4. hafta geride kalırken geçen yılın şampiyonu Galatasaray yalnızca 5 puan toplayarak ligde 8. sırada yer aldı. Üstelik görece kolay fikstürüne rağmen. Sarı Kırmızılılar henüz, mabetleri Türk Telekom Arena'da galibiyetle dahi tanışamadılar. Ligde ilk hafa Sivasspor'la 2-2 berabere kalırken, ikinci hafta evlerinde, Osmanlıspora 2-1'lik skorla yenildiler. Üçüncü hafta biraz soluklanan Galatasaray, çok sevdiği Konya deplasmanından 3 puanı 4 golle alsa da futboluyla, sezon başından beri oluşan soru işaretlerini silmeyi başaramadı. Milli takım arasından sonra ise ligde kalma mücadelesi vereceği tahmin edilen, finansal güçlüklerle boğuşan rakibi Mersin İdman Yurdu'nu Aslantepe'de mağlup edemeyerek büyük hayal kırıklığı yarattı. Önlerindeki Atletico Madrid maçı öncesi, futboluyla da umut vermedi. Peki ne oldu da geçen yılın son 7 maçında bileği bükülmeyen, bu maçlardan 6 galibiyet 1 beraberlik çıkarırken kalesinde yalnızca tek gol gören ligin Aslan'ı, 3-4 aylık bir periyotta böylesine bir gerileme yaşadı?
Başarısız başlangıcın birden fazla nedeni olduğu aşikar. İlk olarak geçen sezonun son haftalarında, geçici Duygun Yavrusat yönetimi yerini Dursun Özbek ve ekibine bıraktı. Transfer sezonuna yeni yönetim ve takımı şampiyon yapan hoca Hamza Hamzaoğlu'nun vizyonuyla çıkıldı. Hedefler yüksek tutuldu; imkanlar dahilinde transfer hamlelerinin yapılmasına girişildi. Buna göre orta vadede Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu gözüne kestirerek çıtayı
yüksek tutan Sarı Kırmızılılar'ın transferdeki önceliği ise şampiyon kadronun omurgasını koruyup, eksik yanlarını takviye etmekti. Hedefler büyük olunca medyanın transfer spekülasyonları da aldı başını gitti. Dursun Başkan'ın sonradan "hiç gündemimizde olmadı" dediği; ancak yalanlamakta gecikildiğini de itiraf ettiği İbrahimoviç transferi, haftalarca gazete manşetlerini süsleyerek taraftarda büyük bir beklenti yarattı. Üstelik ezeli rakip Fenerbahçe'nin transferde atılım yapması sonucu Galatasaray üzerindeki baskı da arttı. Bu durum mevcut kadroyu mental olarak iyi etkilememiş olacak ki, henüz kamp döneminin başında, takımda gergin bir hava olduğu göze çarpıyordu. Kadrodaki isimlerden Sabri Sarıoğlu'nun kontratının uzatılması ve ücretinde iyileştirme yapılması; Sneijder'e Ünal Aysal yönetiminden beri verilen yeni kontrat sözünün şampiyonluğun kazanılmasına rağmen henüz hayata geçirilmemesi; sürekli forvet transferlerini yazılıp çizilmesinin Burak'ın kadrodaki yerini ve önemini sorgulamasına yol açması gibi gelişmeler takım içindeki huzuru etkiledi.
Galatasaray'ın transfer hamlelerini önceki yazılarımdan birinde ele aldığımdan özet geçeceğim. Ligin son maçından itibaren patlak veren Melo krizi, oyuncuya talip olan İnter'le haftalar süren müzakerelerden sonuç alınamayınca, imzalanan yeni kontratla aşılmış olarak medyaya yansıtılmıştı. Ancak Dursun Özbek'in geçtiğimiz günlerde katıldığı bir televizyon programında da dile getirildiği üzere, bu yeni kontrat yönetimin içine sinmemiş. Sonuç olarak Melo'ya başarı bonuslarıyla birlikte 5 milyonu aşan bir teklif gelince, transferin son gününde İnter'e satılmasına onay verildi. Böylece şampiyon kadronun omurgasının önemli parçalarından biri, hem de transferin son gününde satıldı; yeri tam olarak doldurulamamış oldu. Bu bölgeyi takviye etmek üzere transfer edilen genç İspanyol Jose Rodriguez'in deneyiminin ve defansif yönünün yetersiz oluşu; Jem Karacan'ın ise Melo'nun yerini doldurabilecek seviyede bir oyuncu olmayışı; müzmin sakat Hamit'in ne sağlık durumu ne de performansına güvenilemeyecek olması; çok yönlülüğü ve tecrübesiyle o bölgede kullanılabilecek alternatiflerden biri olan Alman oyuncu Kevin Grosskreutz'un ise bürokratik bir skandal sonucu lisansının çıkarılamamasıyla, Galatasaray orta sahası adeta kan kaybetti.
Transfer sezonunun başından itibaren ismi transfer dedikodularına karışan Alex Telles'in gitmesi halinde önlem olarak düşük bir maliyetle Carole transferi gerçekleştirilmişti. Alex Telles'in Fransızların Arap sermayesince finanse edilen kulübü PSG'ye satışının gerçekleştirilememesi üzerine, oyuncunun takımda kalacağı yönündeki görüşler ağırlık kazanmıştı. Financial Fair Play kapsamında, önceki dönemlerde kulübün finansal potansiyelinin iyi kullanılamaması dolayısıyla zorlandıklarını demeçlerinde açıkça ifade eden Dursun Özbek, belki de takımın maddi durumunu dengede tutmak adına, Telles'in İnter'e 1.5 milyon Euro kiralama bedeli ve 8.5 milyon Euro da transfer etme opsiyonuyla gönderilmesine yeşil ışık yaktı. Belki diyorum çünkü bu hamleye başka bir açıklama getirmekte zorlanıyorum ancak bu konuda somut bir açıklama da gelmedi. Telles bile İnter'e imza attığı basın toplantısında Galatasaray'da kalacağını düşündüğünü ve neden takımdan gönderildiği sorusunun cevabını bilmediğini açıkladı.
Galatasaray'ın ismi yaz transfer dönemi içerisinde, yönetim krizleri ve skandallarla da anıldı. Yeni yönetimde takımın geçmiş yıllardaki başarısında büyük emeği olan yöneticiler Abdurrahim Albayrak ve Ali Dürüst gibi isimler zaten yer almıyordu. Hatta transfer kutlamalarında bu isimlerin sahneye davet edilerek onurlandırılmaması küçük çaplı bir kriz olarak medyaya yansımıştı. Ancak asıl kriz, Cüneyt Tanman'ın yönetim kurulu içerisindeki görevini yerine getiremediğine dair memnuniyetsizliğini medyaya yansıtması; akabinde gerçekleşen sancılı görevden alınma ve istifa sürecinde patlak verdi. Yönetim kurulu içerisindeki bu çatlağın, Başkanın kardeşi Mehmet Özbek'in önce takımdan sorumlu olarak atanması; ardından yönetim kuruluna katılmasıyla kapatılmak istenmesi, bazı kesimlerde sıkıntı yarattı ve yönetimin profesyonelliğinin sorgulanmasına yol açtı. Son olarak transferin son günündeki yoğun mesai içerisinde, Kevin Grosskreutz transferinin belgelerinin FIFA'nın transfer sistemine 48 saniye geç ve bazı belgelerinin imzasız yüklenmesinin ardından patlak veren bürokratik skandal, bardağı taşıran son damla oldu. Bu büyük hatadan taraftar, Dursun Özbek yönetimini birinci dereceden sorumlu tutarak sosyal medyadan istifasını istedi.
Burak ve Hamza Hamzaoğlu arasında ligin ilk maçıyla birlikte açığa çıkan gerilim, Hamza Hamzaoğlu'nun yaptığı açıklamalar, Burak'ı yedek bırakması veya oyundan erken alması gibi tercihleriyle bu sıkıntılı süreci iyi yönetememesi, takımın performansını etkilemiş gözüktü. Takım içinde Hamza Hamzaoğlu'na karşı çatlak seslerin yükseldiği üzerine de çok yazılıp çizildi. Sürpriz bir şekilde Muslera'nın performansının da düşmesi takımı olumsuz yönde etkiledi. Sezon başındaki Süper Kupa Finali'nde "uçak düşse onu bile tutar" yakıştırmaları yapılan, geçen yılın en başarılı kalecisi ve oyuncusu seçilen Uruguaylı eldiven, her ne olduysa sezona berbat başladı. İlk iki maçta, onun klasındaki bir kalecinin yapmayacağı hataları yaptı ve kalesinde hatalı goller gördü. Elbette Muslera'nın Galatasaray taraftarı gözündeki kredisi sonsuz. Taraftar ona olan güvenini ve desteğini her fırsatta gösteriyor. Başarılı eldiven de eminim ki yakın zamanda kendini toplayacaktır. Podolski'nin takıma geldiğinden bu yana hücumda büyük katkı vermesi ve goller atmaya gecikmeden başlaması önemli bir gelişme olsa da, takımı başarıya ulaştırmakta yeterli olmadı. Yasin'in geçen yıl sonunda yakaladığı yükselişin devamını henüz ortaya koyamaması ise bir handikap oldu.
Finansal açıdan ise yıllardır ötelenen krizin kapıda olduğu bugün artık konuşuluyor. Dursun Özbek, Galatasaray'ın yıllardır taş üstüne taş koyduğu tek bir proje gerçekleştirmediğini; başarılı oldukları sezonlarda dahi, yüksek harcamalar nedeniyle zarar edildiğini; kulübün finansal potansiyelinin iyi yönetilemediğini: yeni projeleri hayata geçirerek gelirleri arttırmaları ve financial fair play kurallarına uymak yönünde çaba göstermeleri gerektiğini açıkça dile getiriyor. Bu yıl transfer döneminde de buna dikkat ederek hareket etmek zorunda kaldıklarını da ekliyor. Başkan'a göre, Mecidiyeköy'deki otel projesi 12-13 milyon dolara mal edilecek; kulübe 150 milyon dolarlık bir değere ulaşacak ve her yıl 5 milyon dolarlık bir gelir getirecek. Dursun Özbek'in açıklamalarına göre son 3 yılda, gelen başarılara rağmen edilen zarar 97 milyon Euro. Ayrıca takım faiz sarmalına düşmüş durumda. Yıllık 60 milyon TL'ye varan bu faiz ödemeleri kulübü oldukça zor durumda bırakıyor. Ancak başkana göre geleceğe karamsar bakılmamalı. Galatasaray gerek marka değeri gerek sahip olduğu kaynaklarla bu yükün altından kalkabilir; tek gereken bu kaynakların doğru şekilde yönetilmesi. Dursun Özbek, kendi yönetimi altında, kulübün 1 yılın ardından düzlüğe çıkacağını iddia ediyor. Buraya mağdur edebiyatı yapmaya değil, çözüm üretmeye geldiğini ve istifa çağrılarına kulak asmayacağını; 3 yıl daha kulübün başında olacağını da belirtiyor.
Başkan'ın taraftara müjdeleri de var. Sneijder'le iki yıllık sözleşme şartlarında mütabakata varıldığı ve imzaların gelecek hafta içinde atılacağını söylüyor. Şu ana kadar 230 bin dolayında forma, 32-33 bin kadar da kombine satıldığını da ekliyor. Ayrıca Riva projesi, voleybol aktivitelerinin Taç Spor'a taşınması ve Ali Samiyen Spor Kompleksine 14 bin kişilik bir salon projesi üzerinde çalışıldığını da açıklıyor. Projeler güzel ancak özellikle Riva projesi yıllardır dillerde olsa da somut adımlar atılmadığını görmekten herkes yıldı. Bu kez sonucun farklı olması ve kulübün buradan büyük bir gelir elde etmesi, taraftarın en büyük dileği.
15 Eylül'deki Şampiyonlar Ligi'nin Galatasaray adına açılış mücadelesi olan Atletico Madrid maçı öncesi durum böyle. Sarı Kırmızılılar şampiyonluktan bu yana bir çok badire atlatarak bu günlere geldi. Atletico maçı öncesinde de herkesin ortak fikri rakibin favori olduğu yönünde. Tüm olumsuzluklara rağmen belirtmekte fayda var ki, Galatasaray Avrupa maçlarını çok farklı yaşayan bir kulüp. Motivasyonun üst seviyede oluşu, taraftar ve takımın bütünleşmesi, hatta takım içindeki bireysel performansların da artış gösterdiğine yakın zamanda da bir çok Avrupa maçında tanıklık ettik. Kimsenin hatırlamak istemediği, geçen yılki felaket Şampiyonlar Ligi performansının ve ligdeki kötü başlangıcın izleri tek maçla silinebilir. Ancak bunu gerçekleştirmek için kadrodaki bütün oyuncuların bireysel performanslarını arttırmalarının yanında iyi konsantre olarak takım halinde de hatasız oynamaları şart. Geçmişte Avrupa'da bir çok olmazı başaran Galatasaray'ın, güçlü rakibi karşısında neler yapabileceğini görmek için maç saatini beklemek gerekecek. Futbolda imkansız diye bir şey yok ancak çok zor maç olduğu da kesin. İyi şanslar Aslanlar.
Dip not olarak; yazıda değinilen Dursun Özbek'in açıklamalarının tümüne bu adresten ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder