Reklam

31 Mayıs 2016 Salı

2015/2016 Sezonu Değerlendirmesi

Ve sezon sona erdi. Şampiyon Beşiktaş olurken Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor için hayal kırıklıklarıyla dolu bir yıl geride kaldı. Yılın çıkış yapan kulüpleri Konyaspor, Başakşehir ve Osmanlıspor olurken, üçü de önümüzdeki yıl için Avrupa biletini kapmayı başardı. Sivasspor, Eskişehirspor ve Mersin İdman Yurdu ise taraftarlarını üzerek lige veda etti. Bu kısa özetin ardından biraz gecikmiş bir sezon değerlendirmesiyle karşınızdayım. Şimdilik sadece ülkemizle yetinerek bir değerlendirme yaptım. Özellikle maçlarını her hafta takip ettiğim 4 büyükler üzerine yazdım. Keyifle okumanız dileğiyle.

Şampiyon Beşiktaş'la başlayalım. Feda sezonunundan sonra sabırla kadrosuna yatırım yapan Siyah Beyazlılar, statlarına kavuştukları sezonu 7 yıldır özlemini duydukları şampiyonluk kupasıyla taçlandırmayı başardılar. Daha da önemlisi bu şampiyonluğu güzel futbol ve rakipleri Fenerbahçe ve Galatasaray'a oranla mütevazi bütçelerle başarmış olmaları. Dembe Ba'yı 13 milyon Euro'ya Çin'e gönderen ve endişelere rağmen yerini Gomez'i kiralayarak oldukça ekonomik bir biçimde dolduran Beşiktaş yönetimi, bununla da kalmayarak harika bir ücret yönetimi sergiledi. Beşiktaş'ı şampiyonluğa ulaştıran Sosa, Oğuzhan, Atiba, Queresma gibi isimlere, Galatasaray ve Fenerbahçe'de kulübenin gediklisi isimler kadar bile ödenmiyor oluşu dikkat çekiyor . Basına yansıyan rakamlardan bahsetmek gerekirse bu sezon Sosa 1.6 milyon+maç başı 10 bin, Q7 garanti para 1.6 milyon, Oğuzhan 1.4 milyon+10 bin Euro kazandı. Galatasaray'a geldiğinden beri ancak taraftarı olabilen Hamit ise yıllık 3 milyon dolaylarında kazanmayı sürdürdü. Beşiktaş'ın sıkı maaş politikasının dışında tutulan tek isim ise Alman panzeri Gomez'di ve kendisi 3.5 milyon Euro'nun karşılığını attığı 26 lig golüyle gol krallığına ulaşarak verdi. Ayrıca yapılan anlaşma gereği bu sezon Fiorentina kendisini başka bir kulübe satarsa Beşiktaş'ın bu transferden %50 oranında pay alması mümkün. Sonuç olarak Beşiktaş Gomez'i kiralayarak Dembe Ba'nın yerini ekonomik bir şekilde doldurmakla kalmadı, yaptığı anlaşmayla ülkemizde pek rastlamadığımız transfer aklını da ortaya koydu.

Beşiktaş'ın bu sezonki doğruları bunlarla da sınırlı değil. Takımın başına Şenol Güneş'i getirmekten tutun da oldukça iyi bedellere pazarladıkları Ersan Gülüm (7 milyon Euro) ve Atınç Nukan (5 milyon + 1 milyon) gibi satışların yanında takımı başarıya götüren yetenekleri de oldukça ekonomik şekilde edindiler. Transfermarkt verilerine göre, transfer bilançosunda 13 milyon Euro artı verilen bir sezonu şampiyon bitirmek Türkiye'de çok rastladığımız bir başarı değil. Bu durumun nedenleri olarak dışarıya oyuncu pazarlayamamamız, kadro planlaması olgusunu bir türlü özümseyemememiz gibi etkenler sayılabilir. Alınacak oyuncuların profesyonel yöneticiler tarafından, teknik ekibin talebiyle belirlenmesinden ziyade; futboldan yeteri kadar anlamayan başkanlarca, menajerlerin önerileri dikkate alınarak, taraftarın başarı beklentisini gerçekleştirmek isteğiyle yapılması ve şampiyonluğa giden yolun para saçılarak kurulan yıldızı bol kadrolardan geçtiği inancı, kulüplerimizi sürekli para kaybettikleri anlaşmalara yöneltiyor. Beşiktaş feda diyerek taraftarının başarı yönündeki baskısını belli oranda kırdı. Böylece yalnızca kısa vadede başarı endeksli kadro kurma çabası yerine, uzun vadede başarı için doğru kadroyu, makul bedellere kurmanın peşine düştü. Bu uğurda yaptıkları hamlelerin tümünün başarılı olduğu söylenemez elbette ancak rakiplerinden daha az hata yaptıkları tespiti oldukça doğru. Yeni stadyumun gelirleri, iyi yönetilen sponsorluk anlaşmaları, başarılı maaş kontrolü, oyuncu satışlarından elde edilen kaynaklar ve şimdi de Şampiyonlar Ligi'nden gelecek olan miktarlar hesaba katıldığında, Feda'dan bu yana ekonomik ve sportif başarı açısından önemli bir yol katettiler.

Öte yandan ülkemize getirdiği önemli isimlerle taraftarını fazlasıyla heyecanlandıran Fenerbahçe cephesine ise büyük bir hayal kırıklığı hakim. Aziz Yıldırım'ın son dönemi olduğu düşünülen, "100 milyon Euro" vaadli Yandex kampanyası ve büyük beklentilerle başlayan sezon kupasız kapatıldı. Aziz Yıldırım her zaman yaptığı gibi sezon sonunda kendi dışında herkese kabahat bulmaktan geri kalmadı ve koltuğunu bırakmak gibi bir niyeti olmadığını belli etti. Rusya krizi sonrası Yandex lafını da duymaz olduk. Abartılı getiri hesaplamalarının çoktan çöpe gittiği açık. Bunun yanında Uefa tarafından izlemeye alınan Fenerbahçe'nin seneye bu denli müsrif olamayacağı da kesin. Efektif olarak kullanmadıkları bir çok isimle yollarını sezon sonu itibariyle ayıracak olsalar da hala oldukça büyük bir maaş yükü altındalar. Kontratı biten oyunculardan bazılarıyla hala anlaşılmaması da taraftarı huzursuz eden bir başka belirsizlik olarak bu karamsar tabloda yerini alıyor. Özellikle Gökhan Gönül ve Mehmet Topal'ın takımda kalıp kalmayacağı merak konusu. Caner'in ise çoktan gittiği düşünülüyor.

Sezon başında elindeki kadroyu gözünde büyüterek ligi adeta küçümseyen basın açıklamalarını izlediğimiz Vitor Pereira, bugün en çok eleştirilen isimlerin başında geliyor. Yıldızları Van Persie ve Nani de onunla birlikte eleştiri oklarının hedefi oldular ve takımdaki gelecekleri hakkında her gün yeni bir iddia ortaya atılıyor. Elindeki kadroyla ne yapacağını bir türlü karar veremeyen ve yıldızlarını idare etme konusunda da başarılı olamayan Portekizli hocanın bir sezonu heba ettiğini söylemek mümkün. Fernandao mu Van Persie mi, Nani'yi nasıl kullanmalı, Diego ve yaptıkları/yapamadıkları derken hedeflerden bir bir kopuldu. Önümüzdeki yıl takımın başında olup olmayacağı halen kesinlik kazanmamış olsa da taraftarın ezici bir çoğunluğu kendisini istemiyor.

Geçen yılın şampiyonu Galatasaray ise bu yılı adeta kaos içerisinde geçirdi. Şampiyonluğun hemen ardından yeni yönetimin işbaşı yapmasıyla, henüz yaz transfer döneminde taraftarlar arasında memnuniyetsizlikler başladı. Melo'nun son dakikada satılışı, yerinin apar topar Großkreutz'la doldurulmak istenmesi ve bunun da bürokratik bir hata nedeniyle gerçekleştirilememesi, skandallarla dolu bir sezonun habercisi oldu. Yeni yönetimin Hamza Hamzaoğlu'yla yaşadığı problemler üzerine yolların ayrılması, Galatasaray'daki 3. Mustafa Denizli dönemini başlattı. Ancak benim de daha önceki yazımda değerlendirdiğim üzere, kısa vadeli olmaya mahkum bu birliktelik de kötü gidişi tersine çeviremedi.Üstüne üstük UEFA'nın önceki dönemlerdeki kötü mali yönetimin faturasını kesmesiyle birlikte Galatasaray, önümüzdeki sezon çok sevdiği Avrupa'dan mahrum bırakıldı. Böylece Ünal Aysal'ın yönetimdeyken yaptığı "Galatasaray 2016 sonrası planlarımda yok." açıklaması da anlam kazanmış oldu.

Burak Yılmaz'ın satılması ve yerinin doldurulmaması, yönetimin de bu sezondan vazgeçtiğinin işaretiydi. Mustafa Denizli'nin de Florya'dan ayrılmasıyla takımı kimin, nasıl yönettiğinin belirsiz olduğu bir döneme girildi. Pro Lisans sahibi olması ve Sneijder'in desteğini aldığı için altyapı koordinatörü olarak getirilen Jan Olde Riekerink'e takım emanet edildi. Plansızlık ve kötü kararlarla geçilen bir sezona Türkiye Kupası az da olsa telafi oldu. Kupanın kendisinden çok Avrupa cezasının önümüzdeki yıl çekilmesini sağlaması, böylece Avrupa hasretinin 1 yıla indirgenmesi camianın gönlüne su serpti. Ancak halen Galatasaray'ın uzun ve meşakatli bir yol katetmesi gerekiyor. Mali kriterlerin sağlanması açısından maaş bütçesinin azaltılması, hatta gelecek yıl Avrupa gelirlerinin olmayışından ötürü transfer yoluyla kaynak yaratılması büyük önem taşıyor. Bunu yaparken Avrupasız geçecek sezonda yeni bir yapılanmaya gidilerek gittikçe yaşlanan kadronun gençleştirilmesi de icap ediyor.

Galatasaray adına sezonun en olumlu gelişmesi Sinan Gümüş'ün parlamasıydı. Genç oyuncu şanssız sakatlığına rağmen, seneye bu takımın önemli bir parçası olacağını kabul ettirdi. Büyük umutlarla transfer edilip daha önce beklenileni verememiş Bruma, Telles, Linnes gibi değerler de satılamadıkları takdirde, gelecek yıl düzenli şans bularak hem değerlerini yükseltebilir, hem de takıma faydalı olma şansını yakalayabilirler. Bunun yanında kiradan dönen ve kadroda düşünülmeyen bir çok oyuncunun şişirdiği maaş bütçesinin en kısa zamanda ve mümkün olduğunca kulübün menfaatleri lehine çözülmesi gerekiyor. Tabii tüm bunları planlayabilmek adına öncelikle takımı kimin yöneteceğine kesin olarak karar vermek şart. Başkan Dursun Özbek'in takımın efsanesi Fatih Terim'e teklif götüreceği konuşuluyor. Ancak bunun için Euro 2016 sonrasını beklemek gerekecek ve korkarım ki o tarihe kadar çok geç kalınmış olacak.

Ligin belki de en büyük hayal kırıklığı Trabzonspor'da yaşandı. 2010-2011 sezonundan itibaren başlayan çöküş bu yıl kulübe dip yaptırdı. Ligi 12. sırada bitiren Bordo Mavililer son haftalarda aldıkları abuk sonuçlarla taraftarını çileden çıkardı. Kadro içerisinde de bir türlü huzuru yakalayamayan takım, yıllardır adeta aç gözlülükle yapılan başarısız transferlerin yükünü çekiyor. Yeni sezon için 3. kez takımın başına Ersun Yanal'ı getiren Muharrem Usta'nın öncelikli hedefi problemli oyunculardan minimum zararla kurtulmak. Daha sonra ise Ersun Yanal'ın raporu doğrultusunda öncelikle iç transferde etkin olmaya çalışacaklar. Ancak Uefa'nın getirdiği kısıtlamalar dolayısıyla önümüzdeki yılı 60 milyon TL gibi bir maaş bütçesiyle tamamlamaları gerekiyor. Başkan Usta yeni sezona dair yaptığı açıklamalarda, maliyeti yüksek oyuncuları gönderip, yerlerine genç ve daha düşük maliyetli  oyuncular getirmeleri gerektiğini ifade ediyor.

Özetle 4 büyükler için bu yaz dönemi önemli gelişmelere gebe gibi görünüyor. Beşiktaş, Avrupa'da hedef koyabilmek için yetenekli oyuncularını elinde tutmak veya yüksek bedellere satarak yerlerini uygun oyuncularla doldurmak durumunda. Fenerbahçe'nin ise daha düşük bonservis bedellerine alabileceği ya da bonservisi elinde olan oyunculara yöneldiğine dair haberler sıklıkla yapılıyor. Galatarasay'da belirsizlik sürüyor. Takımın hala kim tarafından, nasıl bir değişim içine gireceği soruları cevap bulmuş değil. Trabzonspor'da ise yeni bir döneme giriliyor. Tıpkı yıllardır her sezon başında niyetlenildiği gibi.






3 yorum:

  1. LİG 3. SÜ KONYASPOR UNUTULMUŞŞŞ

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle okuduğun için teşekkür ederim Yusuf. Konyaspor'un bu yılki başarısını takdir ederek takip ettim. Aynı şekilde Osmanlıspor ve Başakşehir de beklentilerin üzerinde bir başarı gösterdiler. Ancak gerek onların analiz edecek kadar fazla maçını izleyemediğimden,özetten özete takip edebildiğimden ötürü, gerekse onları da değerlendirmeye eklediğim takdirde fazlasıyla uzun olacağını düşündüğümden yazıda ancak ismen anabildim. Yoksa Aykut Kocaman ve sisteminin böylesine mütevazi bir kadroyla başardıkları gerçekten harika ve kesinlikle saygı duyuyorum. Uyarın için ayrıca teşekkür ederim.

    YanıtlaSil