Uzun süredir futbol hakkında yazamıyordum ama bu durum ne futboldan ne de yazmaktan sıkıldığım anlamına gelmiyor elbette. Vakit yaratmakta zorlanıyordum ve baştan savma yazmama taraftarıydım ama artık zaman ayırıp tekrar yazmaya çalışacağım.
İtalya'daki son gelişmelerden sonra bu hafta futbolda vefa üzerine çokça düşündüm. Okumaya zahmet edenlerle de paylaşmak istedim. Bilmeyenler için Roma'da olanları özetlemek gerekirse, Sportif direktör Walter Sabatini 'nin ülkemizin genç yeteneklerinden Salih Uçan'ı da dahil ettiği genç Roma projesinin beklenen başarıya erişememesi ve kötü sonuçların sorumlusu ilan edilen teknik direktör Rudi Garcia'nın takımdan ayrılmasının ardından başkent ekibinin başına Luciano Spalletti getirildi. Ancak bu durum takımın lideri, Il Capitano Totti'yi memnun etmedi. Zira Spalletti, futbolunun son demlerini yaşayan Roma efsanesini kulübeye mahkum etti. Takımını kenardan izleme konusundaki memnuniyetsizliğini basın yoluyla dile getirdiğinde ise sadık ama asi efsane kadro dışı bırakıldı. Taraftarın koşulsuz sevgisini arkasında hisseden Totti bunu kendine has bir gururla karşılayarak bu hafta sonu oynanan Roma-Palermo maçındaki 5-0'lık galibiyeti tribünden vakur bir şekilde takip etti.
Dzeko'nun kadrodaki varlığıyla ilk 11'deki yerini kaptırması çok da sürpriz olmasa da kendini hala fit ve Roma için oynamaya istekli hisseden Totti'nin formasından tamamen koparılması sevenlerini oldukça üzdü. Yaşı 40'a dayansa da gerek liderlik, gerek mental, gerekse tribünlerle takımı kaynaştıran bir figür olarak Totti'nin varlığı Roma organizasyonu için önemliydi. Her zaman egosu ve asi tavırlarıyla gündeme gelse de o Roma taraftarının Gladyatörü olarak takımı için saha içinde ve dışında savaşmaktan hiç vazgeçmemişken kendisine biraz daha vefa gösterilerek, Splalletti'yle arasında bir orta yol bulunması herkes için daha iyi olmaz mıydı diye düşünmeden edemiyor insan.
Totti vakası, yaşları ilerlediğinde efsaneleştikleri takımlarından uzaklaştırılan diğer saygı değer oyuncuları akla getiriyor. Gerrard, Lampard, Xavi, Del Piero, Raul, Casillas ilk akla gelen, yakın tarihte sevdikleri formadan son bir şişkin kontrat yaparak 2. hatta 3. sınıf futbolun oynandığı coğrafyalarda oyuna olan ilgiyi canlandırma misyonuyla transfer olmuş isimler. Onlar teklifler yağarken formalarına sadakat gösterirken, takımları kariyerlerinin son döneminde onlara gereken vefayı göstermeyerek biraz ayıp etti sanki. En azından taraftarların ve sevenlerinin gözünde. Bu durumun elbette ekonomik ve futbolun gerçeklerine dayalı mantık çerçevesinde nedenleri var. Ancak yine de onları formalarından ayrılırken görmek sevenlerinin içini acıtıyor. Ayrıca bu isimlerin Giggs, Nedved, Zanetti, Maldini, Alan Shearar, Buffon gibi akranlarından ne aşağı kalır yanları vardı bilemiyorum. Duygusal nedenlerle futbola bu denli bağlı olduğumuz düşünülürse (bize hissettirdikleri olmadan futbol bir top peşinde koşan 22 adamdan başka nedir ki) onların taraftarlar için ne kadar büyük anlam ifade eden simgeler olduğu daha net bir şekilde anlaşılabilir. Bana göre her maç sahada yer alamasalar da takıma hala verebilecekleri vardı. Ki saydığım isimlerin yeteneklerini bir anda yitirdiklerini düşünmek delilik olacaktır. Lampard'ın Chelsea'dan ayrıldıktan sonra Manchester City'de geçirdiği zamanlara bakabilir ya da Gerard'ın Amerika'da attığı şutları, verdiği pasları izleyebilirsiniz. Yıllar onlardan fiziksel etkinliklerini çalmış olabilir ama kalitelerini arttırdığı da bir gerçek. Mental gelişimlerinin ise kulüp ruhunu oluşturan en önemli bileşenlerden biri olduğuna gönülden inanıyorum. Genç oyuncular için ne kadar değerli rol modeller oldukları da bir diğer etken. Onlar takımın her yeni transferine kulüp kültürünü aktaran birer elçi olarak bile son derece kilit bir rol üstlenebilirlerdi.
Ayrıca onların geçmişte bu takımlara kattıklarının parasal karşılığını ölçmek mümkün mü? Onların liderlik ettiği başarılar, tribünlere çektikleri taraftarlar, hatta kulüplerin dünya çapındaki popülarite ve itibarına kattıkları. Tüm bunlar bir emeklilik ikramiyesini ve kulüp organizasyonu içinde hürmeten de olsa verilecek bir rolü hak etmiyor mu sizce de? Futbolun değişimini ve kadroyu gençleştirme gereğini elbette anlamlı ve gerekli buluyorum. Ancak kaç tane kulüp böyle efsanelere sahip olacak kadar şanslı ki? Bu değerlerden biraz fazla kolay vazgeçtiklerini düşünmeden edemiyorum. Ben Totti'yi Roma kırmızısı dışındaki bir formayı giyerken hayal edemiyorum. Umarım Roma yönetimi 1992'den beri onlar için oynayan efsanelerine gerekli hürmeti göstererek en azından kulübe sadakatine yakışır bir uğurlama yapmayı başarır. Totti'nin Roma'ya olan aşkını ifade ettiği meşhur sözleriyle yazımı noktalıyorum: "Bir gecede 6 kızla çıktım ve hepsini birbiriyle aldattım ama asla Roma'yı aldatmadım." Ne diyelim, umarım Roma yönetimi de Totti'yi Spalletti'yle aldatmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder