Rüya gibi bir sezonun ardından Avrupa'nın en çekişmeli liginde ipi göğüsleyen takım Leicester City oldu. Geçen sezonu 14. sırada bitirerek son haftalardaki seri galibiyetleriyle lige tutunmayı başaran takımın şampiyonluğuna bahis siteleri, sezon başında 1'e 5000'lik şans tanıyordu. Ancak takipçisi Tottenham'ın Chelsea deplasmanından 3 puanla dönememesi sonucu "Tilkiler" lakaplı ekip, olasılıkları altüst ederek ligin bitimine 2 hafta kala şampiyonluğunu ilan etmeyi başardı.
"Zenginler Kulübü" olarak nitelenen Premier Lig'de, geçen yıl düşmemeye oynayan bir takımın, sezon başında yalnızca 25 milyon pound gibi bu ligde cüzi sayılabilecek bir miktar harcayarak şampiyonluğa uzanması herkes tarafından modern futbol mucizelerinden biri olarak nitelendiriliyor. Leicester City, Premier Lig gediklileri dışında kimsenin adını sanını duymadığı oyunculardan kurulu kadrosuyla harika bir takım oyunu ortaya koyarak bu mucizeyi gerçekleştirmeyi bildi. Ben de bu inanılmaz şampiyonluk hikayesinin öne çıkan yönlerini sizler için derlemek istedim.
Leicester City'nin şampiyonluğunda büyük pay sahibi olan, takımın en önemli hücum silahları Jamei Vardy ve Riyad Mahrez'le başlayalım. Her iki oyuncu da bu sezonki performanslarıyla kendi kişisel mucizelerini de yarattılar. Vardy bir kaç sezon öncesine kadar İngiltere alt liglerinde yarı profesyonel olarak oynayan, haftada 30 pound kazanan bir futbolcuyken bugün, şampiyon takımın en çok gol atan oyuncusu (34 lig maçında 22 gol 8 asist) olarak adeta bir masalı yaşıyor. Premier Lig'de üst üste 11 maçta gol bularak Van Nistelrooy'un rekorunu kıran İngiliz futbolcu, İngiltere Futbol Yazarları Derneği tarafından "Premier Lig'de Yılın Oyuncusu" seçilirken, milli takıma kadar yükselmeyi de başardı. Ayrıca Premier Lig'in 2016 yılındaki en iyi 11'inde de forvet hattına seçildi. Sade ancak son derece bitirici oyun tarzıyla, bitmek tükenmek bilmeyen hırsı ve enerjisiyle de tıpkı takımı gibi bir çok futbolseverin gönlünü kazandı. Vardy için 2012 yılında ödenen bonservis ücretinin yalnızca 1.25 milyon Euro olduğunun da altını çizmekte fayda var. Magazinsel bir detay olarak ise, Mirror gazetesinin yaptığı haberlere göre Vardy'nin masalsı hikayesi Hollywood'un da dikkatinden kaçmamış. 2017'de izleyiciyle buluşacağı konuşulan film, Vardy'nin kariyerinde hayranlık uyandırıcı yükselişi beyaz perdeye aktaracak.
Vardy'nın hücumdaki arkadaşı Mahrez de amatör kulüplerinden yetişmiş, futbol akademisi geçmişi olmayan bir yetenek. Henüz 15 yaşında babasını kaybettikten sonra futbola sarılan Cezayirli oyuncu, Fransa 2. Lig ekibi Le Havre'den yalnızca 500 bin Euro'ya transfer edilmeden önce Leicester City'i bir rugby kulübü sandığını itiraf ediyor. Zaten Leicester City oyuncu izleme ekibi de kendisini değil takım arkadaşı Ryan Mendes'i izlemeye gelmişken onu beğenerek transfer etmeye karar veriyorlar. Fiziğinin yeteri kadar güçlü olmaması nedeniyle çevresinden İngiltere yerine İspanya'ya transfer olması yönünde tavsiyeler alan yetenekli oyuncu, zoru seçerek 2014 yılında adanın yolunu tutuyor. Hatta bu dönemde menajerler tarafından ülkemiz takımlarından Karabükspor'a da önerildiği ancak fiziği nedeniyle tercih edilmediği yönünde dedikodular da var. Riyad bu sezon 17 gol 11 asistlik performansıyla takımın en yaratıcı ve yetenekli futbolcusu olarak öne çıkmayı başardı. Bu harika performans kendisine, İngiltere Profesyonel Futbolcular Derneği tarafından verilen Yılın Futbolcusu ödülünü getirdi. Başarılı futbolcu bu ödülü alan ilk Afrikalı ve ilk Leicester City'li oyuncu olma ayrıcalığına erişmiş oldu. Kendisi ayrıca ülkesi Cezayir'de de yılın futbolcusu seçildi. Topu ayağına aldığında ne yapacağı kestirilemeyen, çok teknik, hızlı ve yaratıcı bir oyuncu olarak bu sezon ortaya koyduğu futbolla herkesin takdirini toplayan oyuncu, dev kulüplerin de yakın takibinde. 25 yaşındaki yeteneğin önümüzdeki sezon kulübünde kalıp kalmayacağı şimdiden transfer sezonunun en çok merak edilenleri arasına girdi bile.
Leicester City'nin bu sezonki dillere destan başarısının perde arkasındaki asıl olgunun takım oyunu olduğu herkesçe kabul edilen bir gerçek. Mütevazi kadroları ve bütçeleriyle İngiliz futbolunun devlerine meydan okuyarak sezon sonunda şampiyonluk gururunu yaşayan bu tarihi kadronun belli başlı diğer isimlerine de kısaca değinmesem haksızlık etmiş olurum.
Tecrübeli savunmacı Robert Huth daha önce kariyerinde şampiyonluk yaşayan tek isim olarak savunmadaki başarılı performansının yanında takıma önemli bir tecrübe kattı. Gençlik yıllarında Chelsea'de hocası Ranieri ile çalışmış olan başarılı Alman stoper, olgunluk çağında takımın savunmasının bel kemiğini oluşturdu. Takımın diğer stoperi ve kaptanı Wes Morgan ise bu sezonki istikrarlı performansıyla adını Premier Lig'de Yılın Takımı oyuncuları arasına yazdırmayı başardı. Leicester orta sahasının değişmez isimleri Drinkwater ve N'Golo Kante oyunun iki yönünü de başarıyla oynayabilen oyuncular olarak dikkat çekmekle kalmadılar, her ikisi de Euro 2016'da milli takım kadrolarına çağrılma ihtimaline neredeyse kesin gözüyle bakılan isimler oldular. Kante yılın 11'inde de kendine yer buldu. 26 yaşındaki Drinkwater'ın ise Manchester United tarafından yıllarca bir çok takıma kiralandıktan sonra yalnızca 900 bin Euro karşılığında Leicester City'e satıldığı bilgisini de yeri gelmişken paylaşayım. Eminim bir Pogba vakasındaki kadar olmasa da Manchester United teknik sorumluları bu kararlarından pişmandırlar. Tilkiler'in kalesini koruyan isim de futbolseverlerin yakından tanıdığı, Manchester United efsanesi Peter Schmeichel'ın kendisi gibi kaleci olan oğlu Kasper Schmeichel'dan başkası değil. Manchester şehrinin mavi kanadında yetişen Kasper, yıllarca İngiltere alt liglerinde forma giydikten sonra beklenen yükselişini Leicester City ile yaparak şampiyonlukta önemli bir pay sahibi oldu.
Bu kadroyu bir araya getirerek şampiyonluk yolunda onlara liderlik eden Claudio Ranieri de Leicester City'le bir ilki yaşadı. Tecrübeli çalıştırıcı kariyeri boyunca Napoli, Valencia, Atletico Madrid, Chelsea, Juventus, Roma, İnter gibi liglerinde şampiyonluk iddiası çok daha yüksek takımları çalıştırmasına rağmen ilk lig zaferini Leicester ile kazandı. Kariyerinin sonlarına yaklaşırken eski günlerini geride bıraktığı düşünülen 64 yaşındaki İtalyan, Premier Lig'i kazanan en yaşlı teknik adam olma ünvanını da elde etmiş oldu.
Ranieri yaz döneminde takımın başına getirilmişti. Yönetimin sezon başında ligde kalma hedefiyle veteran hocayla el sıkıştığı Daily Mail gazetesi tarafından yayınlanan kontratın detaylarından anlaşılabiliyor. Bu habere göre, yıllık ücreti 1.5 milyon pound olan tecrübeli çalıştırıcıyla ligi 17. sıra ve üzerinde bitireceği her basamak için 100 bin pound bonus ve şampiyonluk halinde ise 5 milyon pound prim ödenmesi konusunda anlaşılmış. Mevcut durumda kurt hoca normal ücretinin 4.5 katına tekabül eden toplamda 6.7 milyon poundluk şampiyonluk ikramiyesini cebine koymuş görünüyor.
Son olarak Leicester City'e bu heyecan dolu sezon için bir futbolsever olarak teşekkür etmek istiyorum. Onların ilham verici hikayesi her geçen gün ekonomik gücün ön plana çıktığı, zengin kulüplerin hegemonyasındaki günümüz endüstriyel futbolunda tüm mütevazi kulüpler ve taraftarları için umut ışığı oldu diyebiliriz. Bizi de futbolun mucizelerine tekrar inandırdılar. Onlar ihtimalleri altüst ettiler. George Hagi'nin Uefa Finali öncesinde bir gazeteciye dediği gibi: "%1 gerçekleştiği zaman %99'dan daha büyüktür."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder